1.BÖLÜM
Orman çok sessizdi. Havada ki bir iki akbaba dışında hiç canlı yoktu, zaten onlarda yavaş yavaş ölüyordu. Toprak kıpkırmızıydı. Her yerlerde ki cesetler yüzünden dayanılmaz bir koku vardı, öyle bir kokuydu ki akbabalar cesetlere dokunamamıştı. Orman 1 yıldır o haldeydi. Galatya da ki en güzel ve en yeşil orman olan Vetra ormanı tanınamaz haldeydi, hiç ağaç kalmamıştı neredeyse, kalanlar da kurumuşu. Uzaktan hışırtı sesleri geliyordu. Bir gölge gözüktü, sonrada gölgenin sahibi. Bu bir kediydi. Kedinin tüyleri kızıldı ve kokudan hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu, birden kedinin üstünde gözleri kör eden bir ışık parladı ve kedi kayboldu. Kedinin yerinde çok güzel bir elf kızı duruyordu gözleri ağlamaktan kıpkırmızı, üzüntüyle etrafına bakmaya başladı. "Çok fazla ölü var" dedi kendi kendine, bu ses son 1 yılda ormanda ki ilk insan sesiydi. Kız yürümeye devam ettikçe ölüler fazlalaşıyordu. Kız şehri düşünmeye başladı, “ “burası böyleyse şehirde hiç canlı yoktur” dedi kendi kendine ama yinede abisini yanına böyle dönmek istemiyordu. Abisiyle 2 gün önce kavga etmişlerdi, Abisi ona yaşayan tek canlıların ikisi olduğunu söylemiş ama kız inatla bunu reddetmişti. Kaleden yaşayanları bulmak için çıkmış ve buluncaya kadar da geri dönmeyeceğini söylemişti. Abisi onu durdurmaya çalıştıysa da işe yaramamış kız gizlice kaçmıştı. O hala kurtulanların olduğuna emindi ama yavaş yavaş umudunu yitiriyordu.
O kalan minik umuduyla ilerlerken yakında bir yerlerden birinin bağırdığını duydu, bu bir erkek sesiydi. Bağırışından adamın acı çektiği belliydi. Kız sesin geldiği yöne koşmaya başladı. Vardığında gözlerine inanamayarak olduğu yerde kala kaldı. Bağıran adamın üstünde siyah cübbe vardı. O anda kızın yüzünü bir nefret kapladı adama yardım etmek yerine can çekişini izlemeye başladı. Bu sırada adam elf kızını gördü ve kıza yalvarırcasına baktı, konuşmaya çalıştıysa da başaramadı. O anda kız nefretini bir kenara bırakması gerektiğini anlayıp adama yardım etmek için yanına geldi. Bu büyücü abisi ve kız dışında yaşayan tek canlı olabilirdi. Adam yaralı değildi ama koku yüzünden ölmek üzereydi. Koku havayı zehirliyordu. Kız bir eliyle adamın elini tutup diğer elini de adamın alnına koyup bir şeyler mırıldandı ve adam normal nefes almaya başladı. Kıza teşekkür etmeye çalıştı ama çok bitkin düşmüştü o yüzden kendini kızın kollarına bırakıverdi. Kız, adamı yarı sürükler yarı taşır halde başka canlı var mı diye ümitlenerek şehre doğru yürümeye başladı ama şehirde onu neyin beklediği konusunda hiç bir fikri yoktu.
Giderek şehre yaklaşıyorlardı, adam yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı. Bunun farkında olmayan elf kızı uzun zamandır yürüyordu ve biraz dinlenmek için yere oturdu. Büyücüyü yakındaki bir ağaca yaslanacak şekilde oturttu ve eline aldığı taşa bir kaç söz mırıldandı ve taş elmaya dönüştü, kız adamın onu izlediğinden habersiz elmayı yemeye başladı. Kız adama tanıdık geliyordu ama ağlamaktan şişmiş gözler ve dağınık saçlar düşündüğü kıza ait olamazdı. O sırada kız başını adama doğru çevirdi adam hemen gözlerini kapadı. Kızın gözleri nefretle parladı tekrar. Kurtardığı adam bir siyah cübbeliydi, Galatya'yı bu hale getirenlerdendi. En önemlisi de abisi dışında ki tüm ailesini siyah cübbeliler yok etmişti ama kız her şeye rağmen yaşayan birini bulmuştu. Zor da olsa nefretini en azından bir süreliğine unutup adama baktı. Adam hiç de fena değildi aslında. Kız adama daha dikkatli bakmaya başladı. Kız adamın gözlerini bayılmadan önce görmüştü, gri ile mavi arasında bir renkti yüzünün şekli elfleri andırıyordu. Badem gözlerinden elf olduğu belliydi ama kız kapüşondan tam olarak emin olamıyordu. Bu yüz ona bir yerden tanıdık geliyordu ama yine kapüşondan bir türlü çıkaramıyordu. Kız adama bakarken adam gözlerini açtı, kız hemen başını çevirdiyse de adam kızın ona baktığını görmüştü. "Teşekkür ederim" dedi adam."Siyah cübbeme rağmen bana güvendiğin ve kurtardığın için." Kız bu söze sinirlenerek, "Sana güvendiğim falan yok. Bu yüzden kurtarmadım seni, ayrıca kendinin de güvenilmez olduğunu bilmen ne güzel dünyayı bu hale sokmanıza rağmen hala içinizden birinin yaşaması çok üzücü ama ne yazık ki seni kurtarmak zorundaydım." Adam bu ani tepki karşısında şaşırsa da belli etmemeye çalışarak, "yinede teşekkürler" dedi. Kız artık iyice sinirlenmişti kalktı, eşyalarını topladı ve şehre doğru yürümeye başladı. Adam arkasından "beni burada mı bırakacaksın" diye seslendi. Kız arkasına dönüp adama sinirle baktı "kendi kendini iyileştirebilecek gücün vardır senin, ilk kara cübbeliyi uyandırıp, ona can verip Galatya’yı yıkışını izleyebiliyorsan kendine de can verebilirsin." diye bağırdı. Büyücü bu tepkiye karşılık çok sakin bir şekilde, "benim gücüm ona yetmez ben şifa veremem kendime bile hem zaten bir süre sonra geri döneceksin, şehir hiç de senin hayalindeki gibi değil. Buradan daha beter… Ama merak etme ben seni beklerim." Dedi ve gülümsedi. O sırada kız onu öldürebilmek için her şeyini verebilirdi ama bunu yaparsa büyücünün seviyesine ineceğini kendi kendine hatırlattı. O yüzden kendine hakim olmaya çalışarak arkasını dönüp hızla yürümeye devam etti. Bir süre sonra adam kendi kendine bir şeyler fısıldayıp ayağa kalktı ve kızın bıraktığı izlerden onu takip etmeye başladı.